Amsterdam Tartışmalarının 46.’sında AB Türkiye ilişkileri tartışıldı. Avrupa Parlamentosunda Hollanda’yı 10 yıl temsil eden ilk Türk kökenli milletvekili Emine Bozkurt’un misafir konuşmacı olarak katıldığı tartışmada ilişkilerin tarihi seyri mercek altına alındı.
1963 yılında başlayan AB macerası 2005 yılında üyelik sürecinin somut olarak başlamasıyla yeni bir boyut kazanmıştı. AB ile Türkiye arasında 35 fasıldan oluşan bir pazarlık süreci başlamış, ancak aradan geçen 11 yılın sonunda dişe dokunur bir ilerleme kaydedilememiştir. Süreç bazen üye ülkelerin ayak diretmesi bazen de Türkiye’deki iç politik gelişmeler yüzünden tıkanmaktadır. İşte, tam da pazarlıkların tıkandığı bir anda Avrupa’nın mülteci krizi sayesinde yeni bir gelişme oldu. Zira Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun krizi çözmek için Avrupa’ya sunduğu tekliflerden birisi pazarlıkların hızlandırılması idi ve bu da AB liderleri tarafından uzun müzakereler sonucu kabul edildi. Haliyle tıkanan sürecin yeniden ivme kazanması, teorik de olsa, mümkün oldu.
Emine Bozkurt milletvekili olarak 2005 yılındaki müzakereleri yakından takip ettiğini ve Avrupalı Türklerin o günkü heyecanını büyük bir memnuniyetle takip ettiğini, hatta kendisinin de onlarla aynı heyecan içinde gelişmeleri takip ettiğini belirtti. Hem bazı ülkelerin tutumu hem Türkiye’deki bir takım politik gelişmeler hem de Avrupa’da Türkiye’nin üyeliğine yönelik bir tabanın olmayışı süreci olumsuz etkiledi diyen Bozkurt, Türkiye’nin Avrupa’da çok politize edildiğini ve bu yüzden de sağduyulu hareket edilmediği söyledi.
Bozkurt, Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı olmadığı, AB’nin de zaten pek istekli olmadığından hareketle artık bu sevdadan vazgeçilmesi gerektiği şeklindeki değerlendirmeye katılmadığını, artık bu yolun bir dönüşü olmadığını söyledi. Özel statülü üyelik fikirlerini de anlamsız bulduğunu söyleyen Bozkurt, Türkiye’nin zaten şu an Ankara Antlaşması, Gümrük Birliği üyeliği gibi bir çok ikili ilişki dolayısıyla özel bir statüsünün olduğunu, haliyle böyle bir teklifin bir anlamının olmadığını söyledi. Bozkurt’a göre bundan sonra yapılması gereken karşılıklı suçlamaları bırakıp fasılların hızla sonuca bağlanmasıdır.
Emine Bozkurt, diasporanın müzakerelere konu olmamasının bir kayıp olduğunu ve bunun diğer 35 fasıla ilave olarak 36. Fasıl olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Bozkurt, hiçbir (aday) ülkenin böyle bir özelliği olmadığını, 5 milyona yakın nüfusa sahip Türk diasporasının bir çok bakımdan dikkate alınmak durumunda olduğunu söyledi. Onları hesaba katmadan göç ve güvenlik başta olmak üzere bir çok sorunun çözümünün mümkün olmadığını söyleyen Bozkurt, mülteci krizi konusunda Türkiye’nin daha etkin rol oynadığını belirtti. Bozkurt ayrıca, AB ile Türkiye arasında yapılan anlaşmayı mülteciler açısından olumlu bulmamasına rağmen, mevcut durumda daha iyi bir çözümün mümkün görülmediği söyledi.
Bozkurt son olarak hem AB’nin Türkiye’ye hem de Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı olduğunu, bunun salt ekonomik değil, Türkiye’nin jeo stratejik konumu sebebiyle de gerekli olduğunu söyleyen Bozkurt, Türkiye’siz göç, güvenlik ve aşırılıklar gibi bir çok sorunun çözümünün mümkün olmayacağını söyledi.
Ahmet Suat Arı
Moderator Amsterdam Debatten